29 Nisan 2009 Çarşamba

Talihsiz Şarkılar


Sevgili okur,

Sen sen ol, The Gothic Archies isimli grubun "Tragic Treasury" adlı albümünü edin ve dinle, hatta hemen, bir an önce. Albümü ele geçirdikten sonra da doğrudan "Dreary, Dreary" şarkısını dinle ama yok aynen kitapları okuduğum sırada dinlemek istiyorum dersen 1. şarkıdan başlayıp sırayla dinle, zira her şarkı sırasıyla bir kitap için yapılmış. Gerçekten güzel bence.




22 Nisan 2009 Çarşamba

Meet me in Montauk

-What if you stay this time?

-I walked out the door. There's no memory left.

-Come back and make up a goodbye at least, let's pretend we had one... Goodbye.

-...I love you...

-...Meet me in Montauk...

19 Nisan 2009 Pazar

Sonun Sonu

Sevgili okur,

Bundan yaklaşık 1 hafta 5 gün 19 saat 23 dakika önce Talihsiz Serüvenler Dizisi'ni bitirmiş bulunmaktayım. Şimdi bu yazıda öyle süperdi, şöyle güzeldi, süpersoniklik ötesi delirmiş bir şeydi gibi şeyler yazmayacağım. Sadece şunu bil ki, son sayfasının son kelimesini okuduğumda tekrar bir önceki paragrafa gittim, onu tekrar okudum, sonra onun bir öncesine gittim, yeniden okudum, daha sonra da kaldığım yerden tekrar başlayıp sonuna kadar bir kez daha okudum. Neden mi diye sorarsan eğer, çünkü bitsin istemedim bir türlü, sonunda kaçınılmazlık noktasına geldiğimi anladım ve son kitabı diğer 12'sinin yanına koydum ve gözlerimi kapadım.
Lütfen sen sen ol, bir şeyler içerken her zaman bardak altlığı kullan ve evinde her zaman bir yangın söndürücü bulundur.

Saygılar...


1 Nisan 2009 Çarşamba

Esnaflar Cehenneminden Kaçış

Sevgili okur,
Şimdi bu güzide Üsküdar şehrinde bir sokak var ama onu diğer sokaklardan farklı kılan bir şey var. Sokakta milyonlarca tane esnaf var. Evet, yalnış duymadınız, bir sokakta o kadar esnaf olabilir mi demeyin, gerçekten var, dün saymaya çalıştım ama akşam oldu, hepsi evine gitti o yüzden sayamadım. Eve geldiğimde de kaldığım sayıyı unuttum.

Şimdi, ee tamam var da nolmuş diyebilirsin. Esnaflar kötü insanlar mı? Esnafına göre değişir tabi ama bu sokaktaki esnaflar bir farklı, daha bir coşkulu, daha bir gürültülü, daha bir enteresan. Aralarından geçerken sanki sen yokmuşsun gibi sokağı inleten naralarla birbirlerine sesleniyorlar, hiç de hoş olmayan espriler yapıyorlar (ayıp anlamında değil, hiç hoş değil yani komik değil). Mesela geçen bir kediye laf atıyorlardı, hayvan ne yaptığını, ne yapacağını şaşırdı, öylece teslim etti kendini esnaflar cehennemine.

Mesela burada bir esnaf var, dükkanının önüne içine para atılınca çengeli hareket ettirerek peluş hayvan alabildiğiniz bir makine koymuş ve ne zaman birileri para atsa ve oyuncak almaya çalışsa koşarak makinenin yanında bitiveriyor ve engin yorumlar yapıyor, taktikler veriyor, kah az sağa diyor kah az sola diyor. Gözlerinde bir heyecan beliriveriyor, o kadar sıkılmış kanımca.

Sevgili okur, sen sen ol o sokaktan geçme diyorum, zira birden bire üzerine doğru koşan milyonlarca esnaftan kaçarken bulabilirsin kendini.

Kediden hala haber yok.

Saygılarımla,




Ha bir de esnaf demişken böyle bir şey vardı di mi? Çocukluk travması...